Uluslararası Nikel Fiyatları Yükselmeye Devam Ediyor

Son Güncelleme: 15.04.2025 Ekleyen: MP-Editör

Asya’daki SHFE borsasında nikel fiyatları bugün de yükselişini sürdürerek %1,8’e kadar artış gösterdi. Avrupa’daki LME’de ise nikel fiyatları, işlem gününün hemen ardından %1,5’in üzerinde yükseldi ve şu ana kadar %2,4’lük artışla ton başına 15.400 doların üzerine çıktı.

LME Nikel Fiyatları Son Bir Haftada %9’dan Fazla Arttı

Bu artış, LME nikelinin fiyatının 9 Nisan 2025 Perşembe gününden bu yana %9,7’den fazla yükseldiği anlamına geliyor. Bu gelişmeyle birlikte, bu sabah bazı kaynaklarca aceleyle servis edilen paslanmaz çelikteki fiyat düşüşüne dair haberlerin artık geçerliliğini yitirdiği söylenebilir.

İsviçre: Çelik Fabrikaları Devlet Desteği İstemiyor mu?

Avrupa Birliği içinde, yerli çelik üreticilerinin sürekli olarak devletten –ister parasal ister korumacı önlemler şeklinde– destek talep etmesiyle tanındığı biliniyor. AB ve üye devletler, çelik üretimindeki sözde gerilemeyi durdurmak amacıyla milyarlarca euroluk destek sözü verdi ya da bu destekleri sağladı.

İsviçreli Üreticiler Devlet Desteğinin Şartlarından Şikayetçi

Ancak İsviçre’de durum oldukça farklı. Buradaki çelik fabrikalarının, 2024 sonundan bu yana enerji maliyetleri için sunulan cömert devlet desteklerine neredeyse ilgisiz olduğu görülüyor. Bunun başlıca sebebi: bu desteklerden yararlanmak için getirilen şartların, şirketlerin girişim özgürlüğünü fazla kısıtlaması. Örneğin, “köprü desteği” adı verilen bu yardım için çevresel kriterlerin karşılanması gerekiyor.

İsviçre Modeli AB İçin Bir Örnek Olabilir mi?

AB üyesi ülkeler ve Avrupa Komisyonu, İsviçre’deki gibi sıkı şartları çelik ve alüminyum tesislerine uygulasa durum nasıl olurdu? Büyük olasılıkla, sübvansiyon talepleri ve piyasa koruma çabaları hızla ortadan kalkardı. Zira bu koşullar, şirketlerin “girişim özgürlüğünü” baskı altına alabilir. (Gerçi bu şirketlerin gerçek anlamda girişimcilikle ne kadar ilgisi olduğu tartışılır.)

AB, Girişim Özgürlüğüne Büyük Müdahale Ediyor – Ama Çelik Tesislerine Değil

Avrupa politikalarında sıkça görüldüğü üzere, piyasa ekonomisiyle ilgili konularda çifte standartlar var. Bunun iki örneği dikkat çekiyor: Komisyon, demir cevheri veya hurda gibi hammaddelerin AB’ye girişine sınırlama getirmezken, hurda ihracatını daha da sıkı şekilde denetlemek ve gerekirse tamamen yasaklamak istiyor. Bu durum, özellikle KOBİ’lerden oluşan geri dönüşüm sektörünün girişim özgürlüğünü kısıtlayan bir müdahale olarak değerlendiriliyor; rekabet, istihdam ve işletme kaybı ise görmezden geliniyor.

AB Ekonomi Politikalarında Çifte Standart

Öte yandan, Komisyon çelik ve diğer ürünlerin ithalatına sıkı düzenlemeler getirmeyi hedefliyor: Karbon Sınır Ayarlama Mekanizması (CBAM) veya "Eritildi ve Döküldü" bileşenini içeren menşe kurallarının sıkılaştırılması gibi. Bu adımlar, özellikle AB’ye göre piyasa dışı ekonomi koşullarından faydalanan ve küresel ticareti bozan ülkeleri hedef alıyor.

Ancak AB yalnızca değer zincirinin bir yönüne odaklanıyor ve milyonlarca tonluk çelik plakalar gibi ön ürünlerin, piyasa dışı ekonomilere sahip ülkelerden serbestçe girişine izin vermeye devam ediyor.

AB, “Piyasa Dışı” Koşulları Kendi Eliyle Yarattı

Bugün Avrupa Birliği, Çin’in ardından dünyada çelik kapasite fazlasında ikinci sırada yer alıyor ve çelik ürünleri için neredeyse en fazla ticaret savunma aracına sahip olan bölge konumunda. Bu durum, AB iç pazarında ‘piyasa dışı ekonomi’ koşullarını doğurmuş durumda ve esasen rekabetten kaçınan güçlü bir çelik oligopolünü korumaya hizmet ediyor.

 

Kaynak: Steelnews.biz